Aşağıda okuacağınız hikaye Uzak Doğunun(!) en büyük problemi olan ulaşım sorunu ve Ben Deniz'in kronik bedeviliğinin nüks olmasıdır. Yeni yıla sevdiğim insanlarla gireyim, tüm yılı güzel geçireyim ba(a)bında -ki külliyen yalandır yoksa geçen yılı ele alırsak bütün yıl İzmir'de olmam gerekirdi- Van'a gitmeye karar kılmıştım. Gelgelelim 31 aralık öğlenine; Erzurum'a kadar yolda herhangi bir duraklamada %90 ihtimalle Van otobüsüne rastgelip hemen o otobüse zıplama vaadleriyle (hep problem çıkaran!) yerel bir otobüs firmasıyla yola koyuldum ama verilen vaadler fos çıktı ve Erzuruma kadar 3 duraklamada sırt çantamı sırtlanıp indirildim, yanlış ihbar nedeniyle geri bindirildim. Nasılsa yol boyunca "Bir bayan yolcumuz var. 16 arabasına yer ayırırmısınız?" konuşmalarına şahit olduğum ve en olmadı Erzurum'dan binerimlerle kendimi telkin edip Erzurum'a geldim. İşte asıl hikayenin orada başladığını ozaman anladım. Çünkü hayali bir otobüse yer ayırtıldığını, en yakın sefer 23:30 da olduğunu ve de dönüş biletide kalmadığını... Ne ileri ne geri durumu! Üstelik Erzurumdaki arkadaşımda çoktan Van'a doğru yol almıştı. Bu durumda bana bilet ayarlayan arkadaş önce bir posta fırçalandı, ev arkadaşımın geri dön, muavin koltuğu ayarlanır çağrısına rağmen iş inada bindirildi! Deniz Doğu'nun zorluklarına karşı çıkacak ve bugece ne olursa olsun Van'da olacaktı. Benim isyankar halimden muzdarip halk olaya el attı ve 17'de Van'a 1.5 saat uzaklıktaki Tatvan'a otobüs bileti alındı. Yolculuk ise tam bir fiyaskoydu. Önce Erzurum'dan Muş'a geçtim. Arkamda sürekli "Kime,nereye, niçin gidiyorsun? Kiminle gidiyorsun? Nerelisin? Kiminle telefonda konuşuyorsun?Ne iş yapıyorsun? Evlimisin? Bekarmısın? Kaç kardeşsin?" sorularına maruz kaldığım ankatör teyze ile hem de! Bir ara saçımı okşamaya kalkması, ağzıma poğça sokuşturmaya çalıştırmasıda bonusu! Pıf.. Muştan Tatvan'da da bir araç değiştirdim. Son yolculuğumda koridorlarda bile yatan bir araba dolusu abaza askerlerle geçti. Resmen süründürdü. Kulağımdan girip beynimi tırmalayan berbat ötesi müzikleri nedeniyle( sayelerinde Elfidayı bukadar kötü bir ağızdan dinlemekten ötürü bir daha asla dinleyemicem) "Ne mutlu Türk'üm" diyebilme gururunu yaşadığım ve duyduğum sloganlar ajite etsede azınlık olarak sessiz kalma yükünü taşıma nedeniyle,Kahpe Bizans'ı VCD de izlerken kattıkları iğrenç yorumları nedeniyle... Ohhhhhhhh! 3...2...1... Hoşgeldin 2010 sloganlarıyla giremesemde,Tatvan olarak planlanıp Van'da 01.01.10da 01:30da noktalansada,yolda telin sarjı bitmesin diye kapatınca ve arkadaşlarım otobüs firmalarından ulaşım saatlerini öğrenirken "Bu saatte hiçbir firmanın Tatvan'dan otobüsü gelmiyor ki..." yanıtı alıp panikleselerde, arkadaşlarımı görünce bütün stresimin yerini öferik mod alarak ZAFER BENİM olduuuu:)))
Zafer mutluluğunun gözlere yansıması =]
Gelelim Van'da vakit nasıl geçti?
- Van'da meşhur olan Van kahvantısını denedim. Otlu peynir(ıyk), cacık(süzme peynirli-otlu bir lezzet. Imm...),Amet( Kaçak diyarbakır çayı. Uvvvv...) ve gerisi bildiğimiz lezzetler.
"Bak hele bak" dan bakınız:)
- Bir alışveriş merkezinde "GECENİN KANATLARI"filmini seyretmece.. Öncesindede espirili t-shirtlerine bakarken alakasızca geyik yaptığımız için dükkan sahibinden "Herkes çok biliyor. Çok gülüyorsunuz. Sizin gidin. Huzur verin. Ben müzik dinlicem." şeklinde kovulmaca... Zuhaaa:)))
- Lugatıma aşıma uğramış kelime ve cümleler katmaca.. "Hoğcammm. Nassın?". Bir yerden çıkarken "hoşgeldin" demek(?). "Buraya çöp dökülürrr?" ile soru sormak. "Hoğcam Kur'an Kerim getirdim."
- Van gölü gezmesi...
- Star 2000de eğlenmece... Eller havaya yapmaca...
- Rus pazarından İran'dan gelen(buda garip bir çelişki tabi) yeni ganimetler almaca...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder