27 Ekim 2009 Salı

YENİLİKLER...

İşyerimde sıkça bahsi geçen iki ürün; birincisi: http://tupperware.com.tr adresinden de detaylı bilgi alınabilecek olan tupperlar... Bizim eve çalışma arkadaşımız tarafından bir tane hediye edildi. Ürün sayesinde keklerimiz, ekmeklerimiz bayatlamıyor. Mini şef de çalışma arkadaşlarım tarafından kullanılmakta ve şiddetle tavsiye edilmekte. Birde portotif katlanabilen bir tupper var asıl o favorim. Evli hanımların belki dikkatini çeker. İkincisi ise; http://www.amway.com.tr/ adresinden de bilgi alınabilecek vücut ve temizlik ürünleri. Doğa dostu bu ürünlerde sözde pratik ve kullanışlıymış. Denemek amaçlı ARTISTRY ürünlerinden ev arkadaşım sıkılaştırıcı, tonik ve temizleme ürünlerinden oluşan bir set aldı. Ben de diş macunu aldım:P Kullanımdan sonra önerilere sunarım. Temizleme ürünlerinden de leke çıkarıcı ürün hem çok kullanışlıymış hem de uzun süre kullanılıyormuş. Denicez ve göricez...

24 Ekim 2009 Cumartesi

PLANLAR SEKTEYE UĞRARSA...

Cumartesi uğursuzluğu;
1)Yaklaşık 2 hafta öncesinden planladığımız Doğubeyazıt gezisi iptal oldu. Kendimi Ağrı Dağının zirvesinde hayale ederek, ihtişamın seyrine bakmak yalan oldu:(
2) Şeytan kalesine treking yapıp ardından nadiren yakaladığımız güzel havanın keyfini çıkararak mangal yapmak, ev arkadaşımın kötü haber alması ve demoralize olmasıyla iptal oldu...
3) Ee dışarda yapılan planlar sekteye uğrayınca yeni planlar devreye sokuldu ve ev keyfi yapmaya karar verildi. Haribo eşliğinde yeni kitabım KEMİK BAHÇESİ okunacak ve aradada yakışıklı avcılar DEAN ve SAM ile SUPERNATUREL izlenecekti. Noldu? Gelen acil telefonla iş yerime gidildi ve bütün gece orda geçirildi. Bahtsız bedeviliğin ispatı olan saatlerin geriye alınmasıyla ekstradan bir saat zamanım çalındı.
Yani sonuç itibariyle cumartesi zehir oldu...
Haydi dizim MİNİ KUTUMda beni istenilen zaman izlenebilmek üzere beklerken şu hayatta tek dizi keyfim olan ES-ES i izlemekte haliyle hayal oldu!
Gelgelelim bugüne! Hiç ummadığım bir anda hiç ummadığım zamanda hiç ummadığım birinden bir süpriz gerçekleşti! Hem de hediyesiyle birlikte...

21 Ekim 2009 Çarşamba

KIYIM:(

İçimin cız ettiği ve malesef özel mülk olduğu için müdahale edemediğim bir kıyıma tanıklık ettim bugün. Yıllarca soğuğa rağmen kökleriyle toğrağa bağlanarak hayata direnmiş üç tane güzelim kavak ağacını hiç acımadan gözlerimin önünde pat pat yere serdiler. Normalde işin ucundan tutmaya üşenen kişilik, kışın yakacak odun bulmanın mutluluğuyla hevesle vurdu canım ağacımın gövdesine... Off! Kaç yılda yetişecek ihtişam on dakikada yerle bir oldu sırf araçlar rahat park edebilsin diye! Bir canlıyı katlettiğiniz için bilinki katilsiniz!!!!
Bir de bugünden bir diyalog: X şahsı Y şahsını bana soruyor sözde;
X ŞAHSI: "Y şahsı gelmiş?"
BENDENİZ:"gelmiş mi?" etrafına bakınır sorduğu Y şahsı yoktur. Soruyu yanlış anladığını sanıp gitmiş demek istediğini düşünür. Çünkü daha öncede göz ucuyla X şahsı Y şahsına bakmıştır. "Gitmiş mi? "(şaşkın ifadeyle) diye sorar.
X ŞAHSI: "gelmiş dedim" der.
BENDENİZ: Buranın halkının zaman takılarıyla arasının bozuk olduğunu çakar. Y şahsı geldi mi demek istediğini anlar ve "hayır gelmedi" diye cevabı verir.
Buralı olmak beraberinde zaman takılarını birbirine karıştırmak demek oluyor. Mesela "Geçen bir ceket örmüşüm.." demek "geçen gün kazak ördüm" e tekabül ediyor. Yani sanki bipolar kişilk ve yaptığı işten habersiz gibi. Yalnış anlaşılmasın. Edebiyat dehası değilim, yargılamıyorumda anlamakta zorlanıyorum. 3 vakte kadar alışıcam sanırım:)

19 Ekim 2009 Pazartesi

KISA GÜNÜN ALIŞVERİŞİ

Günlerden birgün blog zapingi yaparken bir sayfada rastlamıştım buna benzer bir bilekliğe ama sonrasında sayfayı kaybettim ve içimde ona sahip olma isteği giderek arttı artııı.. Buaralar melekli figürlere taktığım içindi sanırım beğenim. Büyük gün bugünmüş.İş yerime gelen bu fırsatı kaçırıp kaçırmamak konusunda bayağı düşündüm. Sonra çalışma arkadaşlarımın alıcı gözlerini bileklikte hissedince kıskançlık dürtümle hemen zimmetime geçirdim:) Zehe! Kötüyüm ben kötüyüm. Bütçeyi sarssada, altın sarısı objeler tarzım olmasada ve derisinin eskime riski beni korkutsada ebediyen benim. Annişimide unutmadım Onada ufacık minicik küpecik aldım.

Bir de bugün ev arkadaşımla şöyle bir korkalım, tırnaklarımızı koltuğa geçirelim umuduyla korku filmi izleyelim dedik. Arşivimden X FİLES ı seçtik. Başta o modda olduğumuzdan abuk sahnelerde kendimizi kassakda boşunaymış. Hafif dozajlı gerilimdi. Yıllar önce TGRT adlı kanalda dizi formatında izlerken tırsardım aslında. Sanırım artık büyüdüm ama ruhum hala çocuk benim! Fiziki-idari Türkiye Haritasına sahip olmak benim yaşımdaki bir insanı nekadar mutlu edebilir? Beni etti. Gökkuşağı renklerimi, dilsiz harita yarışmasındaki başarımımı yoksa gezdiğim şehirleri, dağları, bayırları hatırlattığındanmı bilmiyorum ama arada ufak şeylerden de mutlu olabiliyorum galiba:)) Ozaman yaşasın yeni bilekliğim ve haritam!

18 Ekim 2009 Pazar

YAŞIYORUM İNATLA!

Bugün şu şehirde azcık hayatımıza renk katalım dedik ve ev arkadaşlarımla ailecek bütün günümüzü farklılığa adadık. İyi de ettik çünkü fazlasıyla eğlendik. Önce açık bir arazide at sürelim dedik. Maksatımız tepeyi atlarla aşıp arkasındaki su kaynağına ulaşmak ve piknik yapmaktı. Ama atın fevri davranışlarından dolayı tırstığımız için ve eyersiz at da dengeyi sağlamak bayağı güç olduğundan açık alanda sakin sakin takıldık. Taa ki seyis olan arkadaşım ev arkadaşlarımın at tepesinde fotoğraflarını çekmek için benim atın dizginlerini bana emanet edip yanımızdan ayrılana kadar.... Benim at iç güdüleriyle sezdi sanırım içimdeki endişeyi ve dizginleri bukez o ele alıp koyuldu yola. Nekadar pazarlığa otursam da banamısın demedi! Laf aramızda emrettim sonra yalvardım ama durmadı. Ben dizgini çektikçe o bacağıma ısırma blöfleri savurdu. Sonunda acıktı da arkamdan sesleri gittikçe uzaklaşan ekip bana yetişebildi. Ohh... Biran attan hiç inemicem ya da ani bir hamle ile kendimi yerde bulcam sandım. Ama yine de koksada tırsıtsa da seviyorum ben atları yaa...


Ardından da duydukki golf sahası varmış burda. Atladık arabaya spor salonunun ordaki sahayı görmeye gittik ama tam bir hüsran. Çünkü saha bildiğiniz arazi. Çim saha falan değil. Sınırları yok. En garibi de sahada inekler altın günü yapıyorlardı:)


Buda sahayı tanırken bulduğum golf topu. Doğru iz üstünde olduğumuzun kanıtı niteliğindeydi. Sonra golfün ehli antranör ve bokser hocamız geldi. Arazinin, toy olduğumuz için bizi zorlayabiliceğini söyledi. Çalışmayı spor salonun salonuna taşıdı. Burda da hoca bizi ciddiye aldı ve bizim merak olsun diye geldiğimizi boşverip bir güzel sahanın kaç metreden oluştuğu, sopaların özellikleri, golf sopasını tutuş ve postürümüz hakkında bütün bilgilerini paylaştı. Hernekadar gırgır ekibimle eğitimden aklımda pek birşey kalmasada yine de elit tabakaya azbuçuk yaklaşmış oldum:P

Bunlar da golf takımım. Topa altın vuruşu yapamasamda artık tutuşu ve duruşumun nasıl olmasını biliyorum. Yaşasın hayatıma yeni giren bilgiler için!!! :) Bir de spor salonunda olmanın nimetlerinden yararlandık. Özlemini çektiğim basketbola kısacıkda olsa kavuştum. Şutlarımda fena değildi yani;) Sonra bir de boks antreman salonunda kum torbasını şamarladım, barfiks çekmeye kalktım ama anca şu oyuncakçılarda satılan, önünden geçerken ıslık öttüren maymun gibi asılı kalabildim ihi.
Geceyide mantı keyfi ardındanda laçkalaşmış bir Tabu oyunuyla bitirdik.
İstanbul'dan sonra burda attan inmiş eşeğe binmiş gibi olsamda yine de yaşam mücadelesi veriyorum işte. Çukurdan tırmanıp zirveye ulaşmaya çalışıyorum. Ama yazmadan edemicem. Genede İstanbul'da olup Sapanca'da paintball oynayıp, Haydi Kampa ekibimin doğum günü partisine katılıp, geceyi mojito keyfi ile tamamlayıp ertesi günde avrasya koşusunda koşmak için neler vermezdim? Gelecek ufukta görünmese de CARPE DİEM. Güzel günler gelecek...

KALDI GERİYE CEVAPSIZ SORULAR!?!


Ruhumun bir köşesinde acı hapsolmuş benim. Heran kaçmaya, ruhumu zehirlemeye hazır. Kapısı camdan ve kırılgan. Peki neden balyoz indiriyorlar? Kendi dünyamda mutluluk için seyyah olmuşken neden bu taciz? Burda varoluşumun sebebi güçlenmek mi yoksa un ufak parçalara ayrılmak mı?

17 Ekim 2009 Cumartesi

AGRİPPİNE

Kuaförde beklerken vakit nakittir deyip dergileri karşılaştırırken bir moda dergisi çizgi film karakterleri ve onların giyim tarzları ile ilgili bir konu hazırlamıştı. Snoppy, Tenten, Safinaz tamam bunları çok iyi hatırlıyorum da peki agresif ve umursamaz AGRİPPİNEyi neden hatırlamıyorum? Hem de oluşturdukları kıyafet tarzı benle oldukça örtüşürken :s
takibimdesin kızım!
Bir de İstanbuldayken bir arkadaşımın keşfi JOE SATRİANİnin eşsiz gitarı eşliğinde resim yaptım bugün. Kulaklarımın pası silindi. Özellikle Professor Satchafunkilus And The Musterion Of Rock (2008) albümünü oldukça beğendim. Eh belim sanırım ortadan ikiye ayrılcak şekilsiz şemalsiz blog yazmaktan. Dinlenme vakti!

16 Ekim 2009 Cuma

ENTROPİ



Yukarıda görmüş olduğunuz kitapla bugünlerde baya haşır neşirim. Başlık yazısıda kelime dağarcığıma kattığı yeni kelime. Kitaba göre ya da çevirmene göre mi demeliydim bilmiyorum ama anlamı: MEVCUT ENERJİNİN AZALMASI. Yaptığım araştırmalarda ise EVRENDEKİ DÜZENSİZLİK EĞİLİMİ, MİNUMUM ENERJİ+ MAXİMUM DÜZENSİZLİK PRENSİBİ demek. Heriki tarafcada şuaralar olmasını ve süreğenleşmesinden korktuğum entropiden dolayı hemen çevremde düzenlemelere giriştim. Önce kuzen YEL'in RİZE-PAZAR daki düğününden azbuçuk bahsedeyim sonrası girişimlerimi bir bir sıralayacağım! He bir de kitap bitince yorumumu eklerim. Arasındaki ayıraç da erzurumdan edindiğim bahsi geçen zimmetimdir.




Uyur uyanık bir gecenin ardından bölgemden 4.5 saat sürmesini umduğum ama işkenceye dönüşen 7 saat yolculuğa çrş günü çıktım. Önce Artvine bağlı Şavşat'da firma araç değişikliği yaptı. Bu fotoyu orda çektim. Sırtıma attım sabrımı ve hayallerimi yola koyuldum. Şavşatın da bulunduğum bölgenin merkezi olmasını hayal ettim. Çünkü doğa yapısı güzel ve ovalarında eminim bisiklet sürmek, uçurtma uçurmak, kareli örtüler üzerinde sepetten çıkarılan köy yumurtaları ve taş fırın ekmeği eşliğinde kahvaltı yapmak çok zevkli olur. Ayrıca önünden geçtiğim ve bir gün gitmeyi umduğum LAŞET BALIK RESTAURANT ve BUNGALOV EVLER çok cazip görünüyordu. Gel gelelim yolcuğa... Tam bir köy minübüsü gibiydi. Bir kere otobüsün içi ıslak kalmış çamaşır hatta kokuşmuş çorap gibi kokuyordu. Tam burnum kokuya alışıyor, pat mola veriyoruz inip soluklanayayım diyorum tekrar yerime yerleştiğimde kabus geri dönüyor. Çekinik nefes almalar, kolanya ve parfümüme mahkum olmalar... Bir de 'ben fasülye alıcaktım' diyene, el atıp 'abi şu poşeti şurda bırakıver' diyene, yoldan geçene selam verene, her benzin istasyonunda da durulmazki be canım? Siz hiç bisküvi çay dağıtılmayan ama hurma meyvesi dağıtılan bir yolculuk yaptınız mı? ben yaptım! puf! Neyse sonrasında aç, harap bitap sevdiklerime kavuştum. Ayder'de muhlama ve laz böreği keyfini kaçırdım haliyle. Polyana oldum ve 2006da gittiğim bir haftalık KDRKnın dağcılık şenliğinde yaptıklarımla avunarak düğün ekibine katıldım. Düğündede tulum eşliğinde horon teperek ve danışıklı dövüş de olsa gelin çiçeğini kaparak kısa günün karı deyip Rize gezimi de tamamladım.



Bunlar da Rize hatıralarım. Mor şalım KDRK şenlikten...




NON ENTROPİ ÇALIŞMASI 1: İKEA dan alınmış bir dolapla burda böbürlenmek isterdim ama burdan 3 yıl sonra gittiğimde yanımda hiçbirşey götürmek istemediğim ve ardımda da üzülcek birşey bırakmak istemediğim için sıradan bir sebzeliğimi smile stikerları ile süsleyip biraz da olsun gülümsemek!



NON ENTROPİ ÇALIŞMASI 2: Tıransparan ve fosforlu aydede, yıldızlar ve kalplerimle gecelerimi aydınlatmak







NON ENTROPİ ÇALIŞMASI 3: resim yapmak



Bu resmi kadıköyden özellikle odamın duvarına asmak için almıştım. Tabii resmini de yapmak istedim ama sonra yemedi:) Kalem tutup çiziktirmeyeli yıllar oldu. En son hatırladığım klupten bir abimizin doğum günü için spor kaya tırmanışı yapan bir adamın resmini çizip t-shirt baskısını yaptırmak için resim yaptığımdı.. Höh! Enaz 2 yıl olmuş. :(((



Bunu da İstanbul'da GRAND BAZAAR dan yani kapalı çarşıdan almış olduğum bi t-shirt baskısı. Bunu çizeyim dedim ama gene yemedi...


Vee... Sonunda yedi:) İnternetten bulduğum http://www.duvarsticker.com/ adresinden hem dahice bulduğum hem de kopyaladığım istanbul sliüetini çizdim. Bu gördüğünüz eller kalem tutmayalı Cin ali çizmeyi bile unutmuş:( Anca bukadar bişiler yaptım... Ayrıca evim olsun alıcam bu stikerlardan beşer onar evimin duvarlarına:)

6 Ekim 2009 Salı

SEHER VAKTİNDE YENİDEN SOLUYABİLMEK


H.sonunu cimcimem ile Erzurum'da eğlencenin doruklarında geçirince bana bir süre yetecek iç huzur ile yeniden yuvadayım. İşte atraksiyonlarım;
  • Eski dağdaş'da ünv arkadaşlarımla kahvaltı yapmak ve tabii ki dedikodunun belini kırmak
  • Arkidişimin mide fesatı geçirmesine sebep olacak kadar meşhur CAĞ KEBABI ndan yemek... KADAYIF SARMA yı da başka bir zamana ertelemek.
  • Erzurum evlerini birkez daha ziyaret etmek






kırklama şeker ile çay içmek tam bir işkence...



ne işe yaradığını çözemediğim zımbırtı

odamı süsleme fikri şahane!




  • Atatürk üniversitesinde LANGIRT, HAVA HOKEYİ ve BOWLİNG turnuvaları



  • Üniversite bahçesinde çimlere serilerek öğrenci olmak istemek
  • ÇAĞAN IRMAK'ın merakla gittiğimiz yönetmenliğini konuşturduğu ve ummadığımız bir sonla biten, psikolojik yoğunluklu KARANLIKTAKİLER filmini seyretmek
  • OLTU TAŞInı almasak da eve hatıra götürecek alışveriş
Kalemlik ve notluk yeni cicilerim. Tabii yeni bir kitap ayıracım da var ama o iş yerim de kalmış. Turuncu ayıraç ortaokul yıllarında kuzenlerle ürettiğimiz ve satışa sunmayı planladığımız hayal ürünümüz. Kız kulesi resimli ayıraç da bir arkadaşımın nikahı sonrası gittiğimiz kız kulesinden hatıra.
  • Bir de çocukluğumun içeçiği CAPRİ-SUN ı bulup içmenin zevk_i sefasını sürmek:))