18 Ekim 2009 Pazar

YAŞIYORUM İNATLA!

Bugün şu şehirde azcık hayatımıza renk katalım dedik ve ev arkadaşlarımla ailecek bütün günümüzü farklılığa adadık. İyi de ettik çünkü fazlasıyla eğlendik. Önce açık bir arazide at sürelim dedik. Maksatımız tepeyi atlarla aşıp arkasındaki su kaynağına ulaşmak ve piknik yapmaktı. Ama atın fevri davranışlarından dolayı tırstığımız için ve eyersiz at da dengeyi sağlamak bayağı güç olduğundan açık alanda sakin sakin takıldık. Taa ki seyis olan arkadaşım ev arkadaşlarımın at tepesinde fotoğraflarını çekmek için benim atın dizginlerini bana emanet edip yanımızdan ayrılana kadar.... Benim at iç güdüleriyle sezdi sanırım içimdeki endişeyi ve dizginleri bukez o ele alıp koyuldu yola. Nekadar pazarlığa otursam da banamısın demedi! Laf aramızda emrettim sonra yalvardım ama durmadı. Ben dizgini çektikçe o bacağıma ısırma blöfleri savurdu. Sonunda acıktı da arkamdan sesleri gittikçe uzaklaşan ekip bana yetişebildi. Ohh... Biran attan hiç inemicem ya da ani bir hamle ile kendimi yerde bulcam sandım. Ama yine de koksada tırsıtsa da seviyorum ben atları yaa...


Ardından da duydukki golf sahası varmış burda. Atladık arabaya spor salonunun ordaki sahayı görmeye gittik ama tam bir hüsran. Çünkü saha bildiğiniz arazi. Çim saha falan değil. Sınırları yok. En garibi de sahada inekler altın günü yapıyorlardı:)


Buda sahayı tanırken bulduğum golf topu. Doğru iz üstünde olduğumuzun kanıtı niteliğindeydi. Sonra golfün ehli antranör ve bokser hocamız geldi. Arazinin, toy olduğumuz için bizi zorlayabiliceğini söyledi. Çalışmayı spor salonun salonuna taşıdı. Burda da hoca bizi ciddiye aldı ve bizim merak olsun diye geldiğimizi boşverip bir güzel sahanın kaç metreden oluştuğu, sopaların özellikleri, golf sopasını tutuş ve postürümüz hakkında bütün bilgilerini paylaştı. Hernekadar gırgır ekibimle eğitimden aklımda pek birşey kalmasada yine de elit tabakaya azbuçuk yaklaşmış oldum:P

Bunlar da golf takımım. Topa altın vuruşu yapamasamda artık tutuşu ve duruşumun nasıl olmasını biliyorum. Yaşasın hayatıma yeni giren bilgiler için!!! :) Bir de spor salonunda olmanın nimetlerinden yararlandık. Özlemini çektiğim basketbola kısacıkda olsa kavuştum. Şutlarımda fena değildi yani;) Sonra bir de boks antreman salonunda kum torbasını şamarladım, barfiks çekmeye kalktım ama anca şu oyuncakçılarda satılan, önünden geçerken ıslık öttüren maymun gibi asılı kalabildim ihi.
Geceyide mantı keyfi ardındanda laçkalaşmış bir Tabu oyunuyla bitirdik.
İstanbul'dan sonra burda attan inmiş eşeğe binmiş gibi olsamda yine de yaşam mücadelesi veriyorum işte. Çukurdan tırmanıp zirveye ulaşmaya çalışıyorum. Ama yazmadan edemicem. Genede İstanbul'da olup Sapanca'da paintball oynayıp, Haydi Kampa ekibimin doğum günü partisine katılıp, geceyi mojito keyfi ile tamamlayıp ertesi günde avrasya koşusunda koşmak için neler vermezdim? Gelecek ufukta görünmese de CARPE DİEM. Güzel günler gelecek...

2 yorum: