26 Eylül 2010 Pazar

HER LİMANDA BİR SEVGİLİ...?


Bir yandan enaz 3kişiden 2sinin kurduğu HER LİMANDA BİR SEVGİLİ cümleciği, bir yanda ekranlarda boy gösteren ÖYLE BİR GEÇER ZAMANKİ diziciği bir yandan üsteki resimcik... Ama benim güven sorunum var ey hayat! Yorma beni olur mu?

19 Eylül 2010 Pazar

KOCAMAN BİR YİHUUUUUUUU...


Aklımın uçundan hiç geçmezdi bir ay Ankara'da olacağıma sevinmek:) Şansım yaver gitti sonunda ve kursa gidiyorum ekimde gri şehre... Yaşasın çılgınlar gibi eğlence, alışveriş, gezmece, şımarmaca:) Bekleyin beni anacım:P

10 Eylül 2010 Cuma

"HAYIRLISI"....

Biliyorumki başlığı görünce genemi referandum cümleleri diyeceksiniz ama alakası yoğdur:) Tamamen ev arkadaşımla üzerimizde dolanan kara bulutun lanetinden koruduğuna inanılan sihirli sözcüktür kendisi;)Şimdik bayrama uçak bileti almak konusunda elimde olmayan nedenlerden dolayı geç kaldığım için ve fiyatları dudak uçuklatan düzeye yükseldiği için bayrama gidemedim:( Herkese şeker tadında bayramlar o yüzden...Benim yerimede bolcana tıkınmalar. Gurbettede bayram geçirmek zor biliyooormuuuusun? Bayram çocukları gibi hevesle giyinip kös kös oturuyorsun evde:( Neyse konumuz olan kara bulutun lanetinden bahsedeyim azcık. Geçtiğimiz cuma mesai çıkışı cüzdanıma el attığımda baktımki paralar yürümüş gitmiş. Pazartesi iş yerini görüntüleyen kamera görüntülerini bir sürü prosedürü aşarak izledim. Anlamlandıramadığım bana bukadar işlem yaptırılmasına rağmen sivil girişli birinin elini kolunu sallayarak içeri girmesi ve bütün bölümleri kimse sende kimsin demeden talan etmesiydi. Neysee... Sonra giriş kaydı olmadığı ama görüntüleri olan zanlıyı polise yansıtalım mı yansıtmayalım mı derken zanlı salı günü tekrar sahalarda görüldü, tanındı ve yakalandı. İşte işin hazin kısmı burda başlıyor:( Henüz 13 yaşında boşanmış ve terkedilmiş bir ailenin çocuğu. Ailenin gelir kaynakları var ama çocuk kleptomania hastalığı olmalı ki daha öncedende benzer vukuatlara karışmış. Sonrasında annenin üzgün tavrına ve çocuğun gözlerimin içine bile bakamamasına üzülerek şikayetçi olmaktan vazgeçtim. Taa kiii... Akşamında fotoğraf makineminde olmadığını farkedene kadar! Ertesi gün ailesiyle tekrar iletişime geçtim ve fotoğraf makinemin 20 ytl kadar(ki iki yıl önce 500 küsüre almıştım) komik bir rakama satıldığını öğrendim. Bukez devreye çocuğun dayısı girdi ve yeni bir fotoğraf makinesi alınarak olay el altından kapandı. Şimdi sorguladıklarım ve saptadıklarım;
1. Aile problemlerini çocuklara yansıtmak nelere sebep olabilir? Annenin gelir gelmez asıl konumuzdan sapıp babayı kötülemeye başlaması, farkındaydık ama emin olamadık bu huyundan deyip şimdiye kadar hiç bir önlem almaması, çocuğun kazandığı iki üç kuruşa göz dikip eline para vermeden hadi bana sigara al diye yollanması... Bunlar çocuk gelişimi açısından nekadar doğru?
2. Çocuğun bu durumu yadırgamış gibi yapıp önce inkar sonra itiraf etmesi ama fotoğraf makinesinden olay boyunca hiç bahsetmemesi nekadar doğru?
3.Çocuğun kamera görüntülerine yansıyan usta ve umursamaz tavırlarına rağmen şikayetçi olmadan salıvermek ne kadar doğru? Vicdan mı kurallar mı öncelikli olmalı?
4. Güvenliğinden emin olduğunuz bölgenin bile güvenli olmadığı, aslında heran tetikte ve paranoyakça davranmak gerektiği ne kadar acı?
5. Bu olayda herşeyi yeni öğrenen ve eğitimci olarak öncesinde önlem alabilecekken artık çok geç kalmış olan dayı ne yapmalı? Dayı yeni evliliğin borçlarını kapatamazken düştüğü mahçup durum karşısında herşeyi yapmış olması nedeniyle nekadar suçlu?
6.Vekalet davalarıyla ebeveynler arasında paslaşan çocuğun sonu nekadar parlak?
Hepsi vicdan yoklayan kafa kurcalayan sorunlar... Benim açımdan olaylar kaç gün uğraştırıp üzsede fotoğraf makinemin yenilenmesiyle sonuç buldu. Herkes için hayırlısı.....

8 Eylül 2010 Çarşamba

...................

Gurur mu? Hıııh hiç işim olmaz....

5 Eylül 2010 Pazar

"SIKİNTU YOK!" EKİBİMLE ŞAFAK AYDINLIK DEMEDEN ÖNCE SON DEMLER...

Bir zamanlar gezen tozan, birarada olmaktan mutluluk duyup enerjilerini etrafa yayan hadi şu 4.kattan atlayalım deseler hepsi birden aynı şevkle tamam diyen "SIKİNTU YOK!" grubu vardı. Sonu hazin oldu. Ekip apayrı şehirlere dağıldı yaşananlar hatıralarda, resimlerde kaldı. Kırık bacaklı Spanky bile bu duruma çok üzüldü ağlamaklı bakıverdi objektiflere:)
Artık var ama...:(

"Sıkintu yok" izlerini geriye bırakarak yollardaydı...
... rahattı, konforluydu, dolu doluydu....
BİRİNCİ GEZİ: ŞEYTAN KALESİ


Hoppidikliğim gene had safhada:)


2.GEZİM: KARAGÖL

Nasıl bir doğa harikasıdır burası ya.. Resmen kartpostal görüntüleriyle huzur veriyor bana. "SIKİNTU YOK"un Y fertleri göle girmeyi bile denedi:) Dayanamadı bu eşsiz manzaraya:P

Gölün sahipleri bile manzaranın keyfinde:)
3.GEZİ YERİ: İSHAK PAŞA SARAYI-DOĞUBEYAZIT/AĞRI
Efsanevi Ağrı'nın maketleri



Vee ihtişamıyla tüm T.C.li alpinlerin rüyalarını süsleyen Efsanevi Ağrı Dağı!!!!
4.GEZİ YERİ:IĞDIR


Ermenilerce yapılan soykırım anıtı ve müzesi
Nuhun gemisi

TAT-İL 3: EXTRALAR...

Baktımki tatilin esas kısımlarından bahsetmişim ama detayları atlamışım. Halbuki tatilim Bodrum ve Rize ile sınırlı değildi. Asıl olan memleketlerim İstanbul:P, Eskişehir:)) ve Ankara(!)da geçti.Özetle......
Tatilin en çok kısmını Es-Esimde geçirdim. Alışverişin dibine vurdum. Yaşasın TATİL dedim:)))


Ankara'da Toshla sınırlı ama eğlenceli vakit geçirdim. Tatilin finalini sonlandırdım, Roma maskeleriyle şımardım:))İstanbul'da tatilin başlangıcını yaptım. Birde hayatımın yönelimini başlattım:) Detaylar ilerde...:P

Heee birde Ankara'da gençlik parkında bütün zımbırtılara binerek hem adrenalini gider ayak pick yaptırdım hemde ablak olmanın ne olduğunu bilmeyen garip bünyemi birkez daha takdir ettim. Kendimle gurur duydum yahuuu:)